Soul’un siyahi babası James Brown!
Güncel Kas 01, 2016
Soul müzik akımının dünyada en önemli temsilcilerinden biri olan James Brown Amerika’nın Güney Caroline Eyaletinin Barnwell kasabasında 1933 yılında doğdu. Çocukluk döneminde tarlalarda pamuk toplayan, kasabada ayakkabı boyacılığı yapan siyahî şarkıcı aile bütçesine yardımcı oluyordu. James 18 yaşında karıştığı bir olay sonucu Toccoa’daki çocuklar ıslahevine gönderildi. James Brown burada ona çok yardımcı olan ve ilerde kendisine çok fayda sağlayacak Bobby Byrd ile tanıştı. James ıslahevinde 3 yıl kaldıktan sonra ailesinin oturduğu Augusta’ya dönmemesi koşuluyla erken tahliye edilmiştir. James Brown müzik dünyasında soul müziğini mükemmel şekilde icra eden şarkıcı, bu müziklere söz yazan iyi bir söz yazarı, dansçı ve yapımcı olan çok yönlü sanatçı olmasıyla tanınıyor. R &B’yi funk ve solu müziklerle miske eden Brown reggae, rock, jazz, afrobeat, hip hop vb. müzik tarzlarında yarattığı akılda kalan izlerle bu alanda 20. Yüzyılın çok önemli isimlerinden biri sayılmaktadır. James Brown müziğe ilk adımını “Please, Please, Please” parçasıyla atmış kısa sürede “Bewildered”, “Papa’s Got a Brand New Bag” le adını dünyada duyuran parçası “It’s a Man’s Man’s World” ve “Get Up I Feel Like Being Like A Sex Machine”, “Living America” sayesinde zirve yapan sanatçılar arasına girmeyi başarmış ve dinleyicisine ulaşmıştır.
Bu ünlü soul adamına verilen lakaplar arasında; “Bay Dinamit”, “Mr.Plaease, Please, Please”, “The Boss/Patron”, “The Godfather Soul/Soul’un Babası” olarak anılmıştır. Efsane isim yılda 250 sahne şovu yaparak “Şov Dünyasının En Ağır Çalışan Şarkıcısı” unvanına sahiptir. Hayatında çok kez iniş ve çıkışlar yaşayan siyahi adam Beyzbol takımında atıcılık yapmış, boksör olarak ringlerde boks maçlarına çıkmıştır. James Brown 1955 yılında ıslahevinde tanıştığı arkadaşı Bobby Byrd ve onun kız kardeşi Sarah ile ‘The Ghospel Starlightes’adlı grupta şarkı söylediler. Bir süre sonra James Byrd’ün kendi grubu olan ‘The Avon’s’a katılma kararı aldı. Bu grupla çalıştığı esnada grubun müzik tarzını tamamen değiştirerek R&B’ ye çevirdi. James’in yarattığı bu akımla grup Güney Amerika turnesine çıktı. Bu grupla gittiği yerde fırtınalar estiren James Brown ekibinin adını ‘Famous Flames’ olarak tescillendirdi. JamesBrown ‘King Records’ plak şirketiyle anlaşarak grubuyla 1956 yılında çıkardığı ilk parça ‘Please, Pleae, Please’ ile James Brown için ilk çıkış olmuştur. Bu parça 1 milyondan fazla kopya satan plakların başında gelmektedir. James Brown R&B tarzında çıkardığı bu çalışmada dönemin müzisyenleri Roy Brown, Hank Ballard, Ray Charles ve Little Richard’dan etkilendi. James’i diğer müzisyenlerin üzerine çıkartan tek özelliği olağanüstü azmi bütün sahne ve konser salonlarındaki şovlarının devamlılığı grubunu sağlam tutması sürekli yeniliklere açık olmasıdır.
60’lı yılların başlarında James Brown R&B tarzındaki çalışmalarını daha sert bir üslup haline getirmiş içine Latin ve Jazz tınıları ekleyerek “I’ll Go Crazy”, “Good Good Lovin”, “Night Train”, “Think” gibi parçaları müzik dünyasına kazandırmıştır. Ününe gün geçtikçe ün katan siyahi sanatçı 1963 yılında “Live at the Apollo” albümünün çıkmasıyla artık fenomenlerden biri olmuştur. Brown’un sahnede oluşturduğu enerjik şovları sayesinde yaptığı bu albümü listelerde 2.sıraya kadar yükseltmiştir. James Brown söylendiği gibi çok azimli sanatçılardan biri olarak kendine daha iyi fırsatlar arayışını hiçbir zaman bırakmamıştır. Anlaştığı ‘King Label’ plak şirketiyle sözleşmesi olmasına rağmen bu sözleşmeyi görmezden gelerek “Out Of Side” albümünü ‘Smash’ firmasından piyasaya sürdü. Brown “Out Of Side” ile R&B listelerinde başarıyla yükseldi ve ‘Top 40’da yer aldı. Olağanüstü bu durum James için yeni bir dönemin başlangıcıdır. James Brown 1965 yılında yaptığı “Papa’s God a Brand New Brand” albümüyle kendisini beyaz dinleyicilere de kabul ettirmiş müzik adamları arasındadır. Bu albüm Brown’ı ‘Top10’ listesine sokmuştur. Sesinin tınısıyla sahnede kasırga gibi esen James zaman kaybetmeden “I Got You I Feel Good” ile yaktığı müzik ateşini körükledi müzik listelerinde 3.sıraya kadar yükseldi. Canlı sahne şovlarında gösterdiği üstün performans, yaptığı iyi reklam çalışmalarıyla parçalarına destek veren James Brown 1965 yılında listelerden düşmeyen bir sanatçıdır. Beraber çalıştığı sanatçılar arasında saksafon üstadı Maceo Parker, St. Clair Pinckney, Pe Wee Ellis’ le ünlü gitarist Jimmy Nolen kendisine uzun yıllar vokalistlik yapan Bobby Byrd ve davulcu Clyde Stubblefield’in bu başarılarda payı oldukça büyüktür. James Brown 1 yıl kadar gitarist Catfish Collins ve ünlü basçı Bootsy Collins’in grubu olan ‘The Pacemakers’ ta çalışmıştır. 70’li yıllara gelindiğinde daha ritmik ve enstrümantal tarzdaki çalışmalara ağırlık vermiştir. Brown aynı zamanda rapmüziğin gelişimine katkıda bulunan sanatçılardan olmuştur. Bu dönemde Africa Bambaataa grubuyla “Unity” adında ortak bir çalışmada bulunmuş bunun hemen ardından “Living in America” ile 1986 yılında ‘Top 10’ a girmeyi başarmıştır.
2004 yılında prostat kanseri teşhisi konulan sanatçı azmiyle kanseri yenmeyi başararak müzik çalışmalarına devam etmiştir. James Brown 2006 yılında çıkmış olduğu dünya turnesinde İstanbul’da da bir konser vermiştir. Şiddetli zatürree hastalığına yakalanan ünlü tedavi edilmek üzere Atlanta’da Emory Crawford long Hastanesi’ne yatırıldı. Ertesi gün sabaha karşı geçirdiği kalp krizi neticesinde hayata gözlerini yumdu. James ölmesinden kısa bir süre önce “Bu gece çok uzaklara gidiyorum” demesiyle, müzikte yarattığı devrim niteliğindeki yeniliklerle, sahnede fırtınalar estirip kendinden geçmesiyle ve pek çok şeyleriyle akıllarda kaldı.